Lefkoşa'nin konum olarak Kıbrıs adasının merkezi bir yerinde bulunması, Kıbrıs'a damgasını vuran medeniyetler için önemli bir etken olmuş, Roma medeniyeti ile başlayan “Casturm” kavramı Bizans'la “Kaleye” dönüşmüş ve kısa bir süre Tapınak Şövalyeleri'nde kalan Lefkoşa, 1192'de Lüzinyan Krallığı'nın adada hakimiyeti ile başkent olmuştur. 300 yıla yakın süren Lüzinyan Krallığı döneminde Lefkoşa, Orta Çağ feodal şehir anlayışı ile yönetilmiş ve adanın idari başkenti olarak kalmıştır.
100 yıla yakın süren Venedikliler dönemi ile başkent Lefkoşa'da feodal düzen aristokratik anlayışla devam etmiştir. Venedik döneminde Rönesansla gelen yeni fikirler ve yenilikler benimsenmiş ve Lefkoşa'ya uygulanmaya başlanmıştır. Rönesans'la birlikte yavaş yavaş önemini kaybeden kilise anlayışı Orta Çağ kentlerinin şehir dokusunu değiştirmiş, Kilisenin ve Kilise etrafında oluşan meydanların kentin en önemli simgesi olarak bilinmesi tarihe karışmaya başlamıştır.
Rönesans ile ortaya atılan yeni “İdeal Şehir” kavramı Lefkoşa şehrine de uygulanmıştır. 1567-1670 yılları arasında şehri koruma amaçlı o dönemin mimarlarından “Giulio Savorgnano” tarafından yapılan surlar Doğu Akdeniz'deki “Palmanova” şehrinin surları ile benzer plandadır. Palmonavo, Venedik Cumhuriyeti sınırları içinde oluşturulan planlanmış Rönesans şehridir ve Rönesans döneminde tam olarak tasarlanan ve uygulanan “İdeal Şehir” anlayışını simgeler. Askerî mimari örneklerinden biri olan Lefkoşa Surları, 5 km. uzunluğunda, birbirlerine uzaklıkları eş 11 burçtan (fig 1) ve 3 anıtsal kapıdan oluşmaktadır. Mağusa Kapısı ve Baf Kapısı surlar içinin ve dışının sirkülasyonunu hâlen sağlamaktadır.
Belediye başkanları
1960 sonrası Lefkoşa (Rum) Belediyesi'nin başkanları:[1]